8 Eylül 2011

Neden geldiniz?

Dünyaya geliş sebebiniz üzerine hiç düşündünüz mü? Ben uzun zaman önce sürekli bunu düşünür dururdum.-Benim inancım doğrultusunda- bu kadar kutsalsa, eşref-i mahlukatsa insanoğlu, kendisine verilen hayata, gün geçirmek için gelmiş olamaz. Görevlerimiz, insan olma tanımlarımız, sebeplerimiz olmalı... Sanırım iki ana sebebin altında, her insan için farklı açıklamaları var. Birinci sebep kendiniz için, ikinci sebep ise etki edeceğiniz tüm diğer insanlar için. Kendiniz için olan sebeplerinizi sizde olan eksiklikler belirliyor. Sizde ne yoksa onunla sınanıyorsunuz.

Mesela benim dünyaya geliş sebeplerimden bir tanesi sabırlı olmayı öğrenmek. Çünkü bildim bileli sabırsızım, her şey çok çabuk olsun isterim, neden bekliyorum ki diye söylenir dururum.Oysa nasıl güzel bir erdemdir sabırlı olmak, dervişlerin, erenlerin sırrıdır. Ve farkettim ki sürekli sabır ile imtihan ediliyorum, sabretmem gereken olaylar dizi dizi önüme geliyor. Sabredersem ne ala, alıyorum mükafatımı. Sabretmezsem şayet hep pişman oluyorum. O kadar çok örneği var ki hayatımda kendi adıma eminim artık. Ben ruhuma sabrı öğretmek için yaratıldım! Eğer ruhum bir gün bunu öğrenebilirse, kimbilir belki de başka bir öğretiye geçeceğim ve onunla olan imtihanım başlayacak. Böyle böyle tamamlanacak ömrüm ve sonunda bakılacak bana verilen sürede ne yapmışım. Belki sizde aynı konudan imtihan ediliyorsunuz ya da belki sizin ki dürüst olmak. Sürekli yalana meyledeceğiniz olaylarla imtihan ediliyorsunuz. Belki vefalı olmak, belki hoşgörülü olmak, kin tutmamak, yardımsever olmak ya da sadece sevmektir sınandığınız.

Hepsi kendiniz için olamaz elbet. Hayatına bir anlığına ya da bir ömürlüğüne girdiklerinize edeceğiniz etkiler var bir de. Yolda karşılaştığınız, tüm gün beraber çalıştığınız veya ailenizden biri için, vesile olduğunuz durumlar vardır. Siz dünyaya gelmişsinizdir çünkü, kardeşinize veya hiç tanımadığınız birine donör olacaksınızdır. Siz dünyaya gelmişsinizdir çünkü, birisi ile arkadaş olacak sonra da onu kötü bir alışkanlıktan koruyacaksınızdır. Siz dünyaya gelmişsinizdir çünkü, birinin kaybettiği inançlarını geri kazanmasına yardımcı olacaksınızdır, birinin terkettiği anne babası yerine geçeceksinizdir.Birinin umudusunuzdur, insanlık için büyük bir buluşa imza atacak, bir milletin yeniden doğmasına sebep olacaksınızdır. Sadece şifa dağıtacaksınızdır belki de kimsenin gitmek istemeyeceği yerlerde.

Süremiz biter, görevlerimiz tamamlanır ya da tam tersi; görevlerimiz biter, süremiz tamamlanır...Herşeyin bir sebebi olduğunu asla unutmayın ve bir dönüp bakın bakalım hayatınıza sizin sebepleriniz ne? Neler ile imtihandasınız? Sebeplerinizi keşfetmenizi diliyorum...

1 Eylül 2011

İstanbul Akvaryum- Florya



Bayramdır, tatildir dedim sevgili kocamıda taktım koluma çıktım akvaryum yoluna...
İstanbul Akvaryum dünyanın en büyük konsept akvaryumu-muş. Dünyada kaç tane daha "konsept akvaryum" var ya da var mı henüz öğrenmiş değilim sevgili okur. Ancak yinede bunun gibi güzel projelerin hızla artmasını canı gönülden istemekteyim. Her ne kadar uzaklarda bir yer olan Florya sahil yolunda da olsa gidin bir görün derim. Giriş 29tl.




Girişte herkesi çevirip "bir fotoğraf alalım" diyen fotoğrafçıyı reddetmeyip fotoğrafımızı çektirdik. Belki Gaziantep ya da Barcelona'da ki gibi güzel bir photoshoplama olur, satın alırız diye düşünerek (yanıldığımızı çıkışta fotoğrafı görünce anladık) turumuza başladık. Akvaryum yer yer türkiye tanıtımının yapıldığı(kapalı çarşı bile var o derece), karadeniz, ege , süveyş kanalı gibi bölümlere ayrılmış şekilde ortalama bir saatte gezebileceğiniz bir mekan. İçeride bir iki tane kafe, hediyelik eşya dükkanı da bulunuyor. Bana göre olmaması gereken ise; bir çok bölümde küçücük bir dışbükey camdan akvaryuma bakmanız istenmiş ki bayramda olan kalabalığı düşünürseniz pek de kullanışlı olmamış.Bu mercekler ile herşeyi olduğundan daha büyük görüyorsunuz ama orjinal boyutunda da o mürenler adam yer valla! Neyse şahsen ben daha büyük izleme alanlarına sahip bölümlerin daha çok olmasını tercih ederdim. Binbir çeşit balık ve deniz canlısını görebileceğiniz mekanda bir de küçük yağmur ormanları konsepti yaratılmış. İçeride yüzde doksanlarda bir nem, sıcaklık desen yeterince yüksek, insan aman da ne güzel yağmur ormanları diye sevinemiyor ama olsun yapmışlar ellerine sağlık. Bunun dışında bir bölümde yer yer su kirliliği farkettim ki buradan yetkililere sesleniyorum; o sular derhal temizlensin yoksa köpekbalıklarını salarım üstünüze! Yetkililer tamam, sıra halka geldi. Ey şuuru nerelerinde gezdiğini bilemediğim halk bu lafımda size; bin kere anons ediliyor, bin tane yerde yazıyor, hala "burası karanlık ama napiim" diyen ablalar, amcalar flaşla çat çat fotoğraf çekiyor. Şeytan dedi kendi makinenin flaşını patlat gözüne gözüne anlasın zavallıcıkların ne hissettiğini...
Böyle güzel bir yerde bile beni sinirlendirmeyi başaranları saymazsak güzel olmuş, keşke daha da çok örnek yapılsa derim ve sözlerime son verirken bana poz veren tüm güzelliklere teşekkür ediyorum yanaklarından öpüyorum.