21 Ekim 2016
3.yaş doğum günü
Merhaba üç, merhaba küçük meleğim,
Söz verdiğim gibi,her doğum gününde sana yazmak için blogu açtım. Hesabı açar açmaz kötü bir sürprizle karşılaştım. İkinci yaş günün için yazdığım yazı, "pof" uçup gitmiş. Taslaklarda bir kaç satırını bulabildim.Nasıl olduğu konusunda hiç bir fikrim yok. Çok değerli bir şeyi kaybettiğim için üzgünüm, affet...Bahsettiğim konuları az çok hatırlıyorum, satırlar ise maalesef aklımda yok. Ama hayatta kötü sürprizler hep var...
Geçen sene senin doğum günün yaklaşırken iki kayıp yaşadık. Bende sana, o kaybolan yazıda, hayatın koca gerçeği doğum ve ölümden bahsetmiştim. Hatta henüz iki yaş için erken ama sen zaten tüm bunları büyüdüğünde okuyacaksın demiştim.
Doğum ne kadar güzelse, ölüm de o kadar acı verici. Bu gerçek hiç değişmeyecek ve her seferinde acıtacak ama şunu hiç unutma, zaman tüm acılara iyi gelen tek ilaç...Yara izi gibi, unutamazsın, orada durur, kendini hatırlatır, ama zaman yaranın üstünü bir ilaç gibi örter ve artık acımamaya başlar.
Asla geri döndüremediğin, değiştiremediğin, satın alamadığın yegane unsur...Senin herhangi birine verdiğin kıymeti, ya da herhangi birinin sana verdiği kıymeti anlamaya çalışırken, zamana bak. Sana ne kadar zaman ayırdığına, senin ne kadar zamanını o insan için harcadığına bak. Zamanını birbiri için ayıran insanlar birbirlerinin kıymetlisidir.
Bir çoğumuz yarın için endişelenip, dün için sürekli pişmanlık ya da özlem duyarız... Tüm bunları yaparken bugün geçip gider ve dün olur..Bu döngünün içinden farkedip çıkmak sandığından çok daha zor ama mümkün. İçinde bulunduğun anda kalmak, o anın kokusunu, tadını, duygusunu hissetmek yapabileceğin en güzel şey. Umarım yapabilirsin...
Dolu dolu geçen üç yıl için söyleyebileceğim tek şey, seninle olan her anı tekrar tekrar yaşamak isteyeceğim. Öyle sevgi dolu, öyle masumsun ki; her gün hayattan aynı karşılıkları alabilmen için dua ediyorum. Birlikte yaptıklarımız için, allahım lütfen bana bunları unutturma diye dua ediyorum. Kahkahalar eşliğinde el ele tutuşup salıncakta sallandığımız günü, birlikte kaydıraktan kayışımızı, kendi kendine yemek yemek için sarfettiğin çabayı, herhangi bir yerimi çarptığımda "öpeyim anne geçer" dedikten sonra tüm içtenliğinle öpüşünü, "hadi anne şarkı söyleyelim hadi hadi" dedikten sonra avazımız çıktığı kadar bağırarak ay dedeye şarkı söylememizi, sabah uyanıp beni gördüğün zaman ki sevincini, düşünüyorum. Çok ama çok teşekkür ederim gün ışığım, bütün bunları bana yaşattığın için çok teşekkür ederim.
Yakın zamanda yaşadığımız küçük bir anıdan bahsetmek istiyorum. Anneannenin dediğine göre gündüz uykunda "anne.. anne.." diye sayıklamışsın. Aynı gece birlikte uyumak için yatağa yattık. Birbirimize iyi geceler demeden önce sana dönüp "Rüzgar sana bir şey söyleyeceğim" dedim. "Söyle anne" dedin. "Biliyor musun yarın ve sonraki gün hafta sonu olduğu için işe gitmeyeceğim" dedim. "Hiii gerçekten mi" diye küçük bir çığlık attın. Ardından söylediğin cümleyi ömrümün sonuna kadar unutamam. "Anne şimdi rüya mı, gerçek mi?"...Bu anın rüya olmaması için sorulmuş o küçük soruyu içime kazıdın çocuk...
Güzel yürekli oğlum, güzel gülüşlü, güzel bakışlı oğlum, her yaşın, her anın güzelliklerle dolu olsun. İnsanların hayatına, içinde olduğun, sebep olduğun, güzel hatıralar bırak, tıpkı bizimkine bıraktıkların gibi...Üçüncü yaşın kutlu olsun meleğim!
Seni çok seviyorum
Annen
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)