23 Temmuz 2014

Canımın parçası Hoşgeldin!



Ufacık, erik kadar...beyaz tulumu, şapkası, eldivenleri var. Bir tek yüzü görünüyor.. pespembe..gözleri, burnu şişmiş gibi. Benim oğlum mu bu şimdi? Pamuğa benziyor. Karnımda bunca zamandır taşıdığım, konuştuğum, seslendiğim, izlediğim, hissettiğim, endişelendiğim, özlediğim sen miydin? Tuhaf değil mi? Hiç görmediğin birini özlemek, dokuz ay hasret çekmek, tuhaf hem de çok tuhaf ama gerçekmiş. Annesi, yavrusu için hissedermiş, ben de seninle öğrendim.

Hemşire iyice yaklaşınca, minik adam, gözümün içine bakıyor direkt, biraz kaşları çatık. Tek gözünü açabiliyor, öbürü yapışmış. Annem sen misin diyor galiba. Bana sokulmaya çalışır gibi bir hali var, yüzüstü göğsüme doğru yatırıyorlar, ah canım çok tatlıymış ya bu. Ağzını açıp, bir şeyler arıyor gibi, sanırım meme emmek istiyor. Zar zor ama yardımlarla tutuyorum, başını düzgünce yerleştiriyorlar ve emmeye başlıyor. Harika işte başardı! emebiliyor. Aaahhhh sanırım göz yaşlarımı açık unuttular...

Eldivenlerini çıkarıp parmaklarına bakıyorum, çıbık kraker gibi. Şapkasını çıkarıp başına bakıyorum, azıcık da saçı var. Sevgilime dönüp; yüzüme yaklaştırsana biraz koklamak istiyorum diyorum. Allahım nasıl bir koku bu, içime çekiyorum iyice, çok mutluyum ben çok!
Arada gözünü açıp bana bakıyor yine, öyle boşluğa filan değil, direkt gözgözeyiz. Olduğum yerden, göğsümde duran, miniğe bakmaya çalışıyorum. Allahım şükürler olsun diyorum, nasıl güzel bir duyguyu verdin bana, şükürler olsun. Bir daha bakıyorum miniğime, sakinleşmiş, sanki dünyanın en yumuşak yerinde yatıp, en güzel rüyalarını görüyor gibi bir ifadeyle uyuyor. Kalabalık dağılıp, el ayak çekilince ışıkları kısıp, öylece seyrediyoruz. Zaman şimdi yavaşladı işte, öyle sakin ki her şey, keşke zamanı böyle dondursak diyorum. Hayatımızın orta yerine; göklerden, çok başka yerlerden bir yerden, bir melek düştü. Sarıp sarmaladığım, nefesi ile can bulduğum, yeniden doğduğum, canımın parçası.

Neşe getirdin benim gülen yüzüm,
Hoşgeldin benim güzel oğlum...






Hiç yorum yok: